Kızım,
Bir yıl olmuş seni kucağıma ilk aldığımdan beri, tarifi olmayan bir duyguymuş dedikleri gibi. Ben de önce anlamak sonra sana anlatmak istedim. Hoş, sen de bizi çok beklettin, ama iyi ki geldin, hoşgeldin, Aylin.
Bir “yumuk yumuk elleri, kömür kömür gözleri” yazısı yazmak istemedim.. İstedim ki geçen bir yılda neleri değiştirdin, bana, babana neleri öğrettin bilesin.
Baba olunca sen de anlarsın diyen babamı, o hasta olmasın da ben olayım diyen annemi anladım seninle.
Bu kadar küçücük bir şeyden bu kadar yüksek bir sesin çıkabildiğini duydum.
Dün yapamadığını ertesi gün yaptığına şaşırdım.
Yatağında ilk döndüğünü gördüğümde “Aaaa bak döndü döndü” saçma sevincini yaşadım.
Sanki beni görüp de yapacakmışsın gibi, önünde emekledim.
İlk hıçkırdığında, ilk gaz ağrında, ilk diş çıkardığında, ateş ölçerdeki kırmızı rengi ilk gördüğümde ne yapacağımı bilemedim.
İnsanın 6 aylıkken bile inat edebileceğini öğrendim.
İlk bana güldüğünde “Aaaa bu gülümsedi, valla gülümsedi, bana gülümsedi” dedim.
Onlarca “Bebek nasıl …” diye Google aramalarım oldu.
Geçen sene telefonuma gelen Teknosa, Vatan mesajlarının yerini “e-Bebek’te kampanya“, “Baby Mall da büyük indirim” mesajları aldı.
Daha önce iPhone, Macbook inceleme videoları izleyen ben, Maclaren mi Quinny mi diye araştırma yaparken buldum kendimi.
İlk defa arabaları incelerken bagaj hacmi değerine baktım.
“Rutin” diye bir şey öğrendim mesela..
Kucağımda uyurken seni izlemenin seni sevmenin keyfini çıkardım.
Karpuz yediğin videonun yerini alabilecek bir film çekilmedi mesela.
İlk yürüdüğündeki o heyecan ve sevinç yok mu!
Bu ve çok daha fazlasını, bu kısa ama kocaman bir yılda öğrendim.
İnsan büyüdüğünü unutuyor ya, seninle hem birden büyüdüm – baba oldum, hem birden küçüldüm çocuk oldum.
Eline ilk defa gördüğün bir şeyi verdiğimde yüzünde oluşan o şaşkınlık, yeni bir şey deneyimlerken ki duyduğun heyecan, bir şeyi defalarca tekrarlamanı sağlayan azmin ve yüzündeki kocaman gülümseme hiç bitmesin, ilk yaşın, doğum günün kutlu olsun.